6 Aralık 2009 Pazar

FARKINDA OLARAK, AKLIN BAŞINDA OLARAK, TESLİM OLMAK

Kendimi içine akıtıp bıraktığım o pozda ruhumu, kalbimin anlayamadığım özlemlerini dinlendirirken, “hiç çıkmak istemiyorum” dedim yine kendi kendime, çıkmak istemiyorum bu pozdan… dönmek istemiyorum gerçek hayata… buradaki dinginliğe dalmak ve kaybolmak istiyorum… geri dönmesem ne olur.. Halbuki çok iyi biliyorum ki, bu dinginliği her zaman, her koşulda , her yerde, nerede bulacağım bilgisine sahibim artık.. Bu bilgiyi kullanma sorumluluğunu alabiliyor muyum, bu çok sevdiğim pozdan çıkıp da adımımı dışarıya attığımda…

Hayatın içine de bu kadar gönüllü, bu kadar herşeye açık ve kabullenici, bu kadar rahat ve huzurlu akabiliyor muyum ? Hayatın beni soktuğu pozların içinde de, direnmeden, sessiz ve sabırlı, dingin ve sakin kalabiliyor muyum ?

Yogada kendimizi içine soktuğumuz o garip pozların asıl amacı , o pozların içine girip, poza direnmeden, pozun içinde kendimizle savaşmadan, nefesimizle buluşmak ve nefesle birlikte akarak ,o pozun içine sessizce oturmak, sessiz kalmanın içerisindeki engin dinginliği yakalamak aslında… aksi takdirde tek yaptığımız jimnastik olurdu.. vucudumuzu şekillendiren bir egzersiz yapmış, ama zihnimizi şekillendirme fırsatını kaçırmış olurduk… Çünkü yoga mat’in üzerinde nasıl davranıyorsak kendimize, hayatta da aynen o şekilde davranıyoruz…kendimizi, içinde bulduğumuz durumlara direnmeden bırakabilme becerisinin, içimizde zaten var olan kaynağına ulaşmak için yapıyoruz yogayı aslında… yavaşlamak , neleri kaçırdığımızın farkına varmak için yapıyoruz…

“Eforu rahatlatır “, “eforsuz efor” sarfederiz yoga pozlarını yaşarken... O pozun içindeyken, şiddete, zorlamaya başvurmadan kolayca, istekle, akarcasına, uzarcasına, erircesine, büyürcesine aşarsın kendim sandığın limitleri... Araladığın kapının ardında bulacağın potansiyelinin sınırsızlığı kamaştırır gözlerini.. Döndüğün köşeden gördüğün manzaranın enginliği ile doldurursun tüm benliğini.. Işte burada, bu anda , bu anın sınırsız alanında, yayarsın kendini, genişletirsin genişletebildiğin kadar.. Ne kadar genişleyebildiğine , ne kadar coşkuyla dolabildiğine,ne kadar kendinle barışabildiğine , ne kadar dinginleşebildiğine şaşırırsın .. Defalarca , her pozda , şaşırtırsın kendini… ve sonra poza teslim olmanın rahatlığına bırakırsın kendini…

Teslimiyet , farkında olarak, aklın başında olarak, bilerek ve isteyerek teslim olmak , yaşam akışına karşı koymak yerine, ona izin vermektir….basit, ama çok derin bir bilgeliktir…yogayı da, bu bilgeliği, en içimizde zaten var olduğu yerden çekip çıkarmak için yapıyoruz aslında….

Bilmek sorumluluk ister… Bir kere “bilmek” noktasına geldik mi, artık sadece ileri doğru gidebiliriz, “bilmeme” ‘nin kibirli rehavetine geri dönemeyiz artık…Ama bilmek yetmez… Bu bildiklerimizle yapabileceklerimizin, yaratabileceğimiz güzelliklerin potansiyelinden korkup kaçmazsak eğer, işte o zaman , hayatın içine gönüllü, herşeye açık ve kabullenici, rahat ve huzurlu akabiliriz…Hayatın bizi soktuğu tüm pozların içinde de, direnmeden, sessiz ve sabırlı, dingin ve sakin kalabiliriz…

İçimde bu sözleri ben bulmadan çook önce, her Cumartesi yüreğime fısıldayan canım öğretmenim Semra'ya, derin , çok derin sevgimle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder